Ask A Seslenis Yagmura Seslenis, youtube mp3 indir

İzlenme: 890

046 Qâf 23/23 II

Şarkı indir, bedava müzik indir, youtube dönüştürücü

Rahmânu’r-Rahîm Allâh’ın Adı’yla
Mecîd Qur’ân’la Şeref bulur Sesler, Harfler, Bak Qâf’a ve Ötesi’nde Sıralananlar’a…
Bir Uyarıcı’nın Ses’i ile yankılandı Mekke Kent’i bir Gün. “Muhteşem bir Ses” ve “Sarsıcı, Sorgulayıcı bir Bildiri” ile. Ölüm Son değil, Ölüm Önce’si Hayatınız’dan Sorgu’ya çekileceksiniz ’Sorgu’ya çekilmek İşleri’ne gelmeyenler”i çarptı İnzâr. Çarpıttılar Mesaj’ı.
Ölen Toprak olur çürürdü, o da Toprağa düşme Şans’ı bulmuşsa… Öyleyken nasıl tekrar Dewâm edecek bir Hayat’tan bahsedilebilirdi ki? Önce Bu Çürük Sav’a kendileri tutundular, sonra bununla bir Gündem tutturdular…
Sanki bu Basit Gözlenlenen Gerçeği bilmeyerek Verilmiş bir Haber imiş gibi Boş Söz. “Toprak neyi alıp götürür, neler nerelere serpilir varsa bunun bir Önem’i, hepsi Kayıtlar altında” diyecek Mecîd Kitab.
Gerçek şu ki onların yalanladığı Wâqıa değil, Haqiqât’in kendisiydi. Tuttukları Yol’da tutunacakları bir Sâbite de bulamayacak, Darmadağın olacaklardır Düşünme -Tartışma Süreci’nde.
Ey Kent’te Kendi Yalancı Sınıfı içine gömülmüş Adam, genişlet Ufqu’nu… Bak üzerindeki Göğe, araştır daha Öteleri’ndeki Uzay’ı, o Muhteşem İnşâ’yı…Ne Hendesesi’nde bir Kusur bulabilirsin, ne Temâşa ettiğin Estetiği’nde bir Uyumsuzluk…
İstersen indir Bakışları’nı Yeryüzü’ne.. Yaşadığın Coğrafya’ndan, Mesâfeler qat’ederek aştığın Uzaklar’a… Dağlar, Ovalar, nice Desen, nice Harmoni… (Bitkisiz Çöller bilirsiniz ama Tüm Yeryüzü’nün Canlılık’tan Mahrum olduğu Gezegenler’e Wâqıf Qıraat Zamanı Okur’u) Çift Çift kendini yenileyen Bitkiler Âlemi’yle nasıl işlendiğine bak.
Bakmak bir Fizikî Yönelim, Görmek ise Munîb olan İnsân’a Nasip.. Kulluğun Farqı’na varanın Nâil olduğu bir İdrak… Bir Basiret, Nisyân’ı dağıtacak bir Anımsama…
Mecîd Kitab’ın Sesi’dir: “Gök’ten Yağmurlar boşaltan Allâh.. Onun Yasalar’ı işler, Toprak Cennet’e dönüşür, Hasad Mevsimi’nde kaldıracağınız nice Hububat’la ödüllendirilirsiniz.”
Bitkiler Meyveler’le taçlanır, Uzantılar’ı Varlık Nedeni’ne İmza atar.. Doğa’nın Bağrı’na düşen bu Meyve niye? “Tebsire ve Zikr” bilmez Bilim sormaz, Soru Kelimeleri’nin Üstü’nü örter kendi Dar Gündemi’ne gömülür. Qâf düşer Alfabesi’nden, Mecîd’e yabancılaşır.
Körelmemişse, Haqiqat Peşi’nde ise haâla; Soru Cewâb’ını bulur. Rızıq… Size ve Haywanlarınız’a… Münîb Kullar’ın sorduğu Soru ve bulduğu Cewâb… Gök’ten sağılan Yağmur, bir Hayat Su’yu kesilir.. Ölü Beldeler Bahar’a uyanır.. Toprak uyanır Kış Uykusu’ndan. Yeni bir Gün’dür artık. Diriliş işte böyle bir Şey.
“(Nuzul ve Diriliş Wasatı’nın Okurlar’ı, salt size Mahsus değil elbet bu Köksüz İnkar Tez’i) Duyduğunuz Meşhur Nûh Qawmi’nden tutun Ashâb-ı Ress, Semûd diye anılan Topluluklar..
Âd diye anılan bir Eski Halq ve Meşhur Fir’awnlar… Önceki Kitaplar’da Hikâye’si anlatılan Lût Peygamber’in tartıştığı Çağdaşlar’ı..
“Ashâb-ı Eyke” diye anılan Şuayb’ın Halq’ı ve pek bilmediğiniz (Qıraat Wasat’ı Okur’u) Tubba Halq’ı… Tüm bu Örneklenen Kesittekiler ve sayılmamış nice Zaman-Mekan’da Diriliş Haqiqati’ni anlatan Elçiler’i, “Diriliş İşleri’ne gelmeyenler” yalanladılar. Başları’nı Kum’a sokarak, Uyarıldıklar’ı Haqiqat’in gelmesini engellemeye bilecekler mi?
Mecid Qur’ân’ı indiren sorar: Sorgulamalarını ister. Yaratmış olanın, Yaradılış’ı Yenilemesi’nde Aqlî olmayan ne var? Bu asla Arkasında İnat etmedikçe durulamayacak bir İnkar Parlama’sı.. “Acaba?” Korkusu’nu söküp atamayacaksınız içinizden.
“İnsan’ı yaratan bizsek“ der Kitab’ı indiren, “Nefsi’nin ona nasıl Kuşkular üfürdüğünü bilmez miyiz?” İnsan içindeki kabaran Sorular’ı Yüzü’ne okuyan Elçi’nin Rabbi’nin kendilerine ne Denli Yakın olduğunu gayet İyi bilir. “Şah Damarı’ndaki Nabz’ın Sesi’nden daha Yakın bir Ses’tir Qur’ân’ın Qâf Ses’i…
Ey Öfke’yle Parlayan, Haqiqat Üstüne Örtü vuran Adam! Bilesin Tüm Adımlar’ın, Planlar’ın düşünemeyeceğin bir Kesinlikte Kayıt altına alınıyor ( Ey Qıraat Wasat’ı Okur’u, Zamanı’nın Teknoloji’si İdrak’in için ancak bir Müteşabih Yardımcı olabilir).
Söylediğin her Söz Qaydediciler’in Qayıtları’nda yerini alır.
Öyle bir An’ı gelirki İnsan’ın.. Ölüm’e Ramak kalmış.. Bir Ölüm Sarhoşluğu Tahaqquq eder. Kaçtığın Son’dur bu. Tahaqquq ediyor şimdi.
Şimdi Meciîd Qur’ân’ın bahsettiği , Zâlim’i onunla korkuttuğu, Mazlum’u onunla müjdelediği bir Waad, Waid Gün’ü… Bir Yıkım, sonra bir Diriliş Günü… Toğrağı Dirilten Yağmur’a Eşlik eden Gökgürlemesi gibi gürler Sur..
Acâyip bulduğun Şey bir Gerçek şimdi. Her yaşayan Can’ın Qader’i bu. Bir Saıq bir Şâhid ile gelmekte her Can Mahkeme’ye.
Gaflet’e Gömülü bir Hayat sürenler, Uyku biter bir Gün, Hayat Uyku’su biter, Ölüm’e uyanırsın… Öteler’i çok daha Net gördüğün, Keskin Görüşlü olduğun bir Bugün’e uyanırsın.
Kayıtlar konuşur, Çok Yakını’ndaki Kimliğin konuşmaktadır.. “İşte hazırlandığın, kendini hazırlamaladığın bir Durak burası.”
Burası Cehennem. Her İnatcı’nın Mekan’ı. Haqiqat’e uyanmamak için kat kat Bohçalar’la onu örten Gâfil için bir Çağrı duyulur: Atın onu Cehennem’e…